İnsanın Doğası 1

Acaba bir insan doğasından söz edebilir miyiz?

Eğer bunu yapabiliyorsak, şunu iddia etmiş oluruz: Yer yüzündeki tüm insanlarda ve kültürlerde ortak olan çok temel korkular ve ihtiyaçlar vardır. Bu doğruysa insanları harekete geçiren çok temel korkuları ve ihtiyaçları gözeterek yaşamak bize çok olanaklar tanıyabilir. Örneğin insanların korkularını ve ihtiyaçlarını manipule ederek kendi çıkarlarımız için kullanabiliriz. Bunu zaten bel kemiği seviyesinde pek ala uyguluyoruz. Ya da tam tersine doyumu yüksek, birbirimize bir şeyler kattığımız, zenginleştirdiğimiz ilişkiler oluşturabiliriz. Hele yaratıcı yanımızı harekete geçirebilirsek, bu becerimizi insanları yönetirken, birlikte çalışırken, eşimizle ve çocuğumuzla ilişkilerimizde yaşamımızın bir parçası haline getirebiliriz.

İnsan doğasının evrensel özellikleri var mıdır?

Bu soruyu ortalama bir yirminci yüzyıl antropologuna sorsak, vereceği cevap: “Fazla bir şey değil” olacaktır. Son yüzyılın büyük bir bölümünde, antropologlar her toplumun eşsiz olduğunu ve dolayısıyla evrensel insan doğası diye bir şeyden söz edilemeyeceğini kanıtlamak için araştırmalar yapmaya giriştiler. Yapılan bazı araştırmalar sonunda, örneğin, saldırganlığın evrensel bir insan özelliği olduğunu varsayamayacağımız söylendi. Çünkü Kalahari’de yaşayan Kung San kabilesindekiler, o kadar barışçıl insanlardı ki, dillerinde cinayet için bir kelime bile yoktu. Bu arada evlilikte sadakat de güme gitmişti çünkü Samoanlar birçok farklı partnerle seks yapıyorlardı ve onlarda kıskançlık diye bir kavram yoktu.

Fakat giderek araştırmalar daha uzun dönemli ve ayrıntılı gözlemlerden oluşmaya başladıkça, antropologlar Kung San ve Samoan’lar gibi toplumlarda görünen “anormalliklerin” sadece görünüşte olduğunu gördüler. Gerçek çok daha sıkıcı ve daha tanıdıktır. Nörolog Steven Pinker’e göre: Samoan’lar kızları düğün gecesinde bakire çıkmazsa, onları dövüp öldürebilirler. Genç bir Samoan erkeği, bakire bir kız elde edemezse, içlerinden birine tecavüz edip onu bu sayede evlenmek için kaçırabilir. Ya da aldatılan kocanın ailesi, kadının birlikte olduğu adamı hep birlikte öldürebilirler. Halbuki bizde kadını öldürürler. Doğrusu da budur. Kuyruğunu sallamasa....

Kung San kabilesi başlangıçta zararsız insanlar olarak nitelendirilmişlerdir. Fakat antropologlar veri toplamak için yeterince uzun süre kaldıklarında, Kung San kabilesindeki cinayet oranının kentlerde görülen oranlardan çok daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır.

Evrensel Özellikler

Antropolog Donald Brown, uzun yıllarını, hemen her topluma ait yazıya geçirilmiş bütün belgeleri bulup çıkarmaya ve insanın evrensel özelliklerini listelemeye adamıştır. Listede bulunan, insanların ortak paylaştıkları özelliklerin bazıları gerçekten ilgi çekicidir. Mesela şaka yapmak, gıdıklamak her toplumda varolan ortak bir olgudur. Tıpkı bebek gibi konuşmak ya da yaraları yalama alışkanlığı gibi. Hepimizde tatlıyı tercih etme eğilimi vardır. Hepimiz özlü, fakat birbirinden tutarsız sözler yaratmaktayız ve ilginç ama, her dilde ip kelimesinin bir karşılığı var.

İnsanın sahip olduğu korkulara da baktığımızda, şaşırtıcı bir ortaklaşma ile karşılaşırız: Bir düşünün, pek çok kişi, ekmek kızartma makinesinden ekmeğini almaya çalışırken, hafif çaplı bir elektroşokla cezalandırılmıştır. Fakat hiç bir terapistin ekmek kızartma makinesine, ekmeğe ya da bıçağa fobisi olan bir hastayla çalıştığı duyulmamıştır. Hiç bir danışan da elektrik kaçağı ya da uzatma kablosu fobisi nedeniyle bir terapiste başvurmamıştır.

Araba kullanırken kaza yapan ve ciddi şekilde yaralanan insanlar, araba kullanmaktan çok şiddetli bir şekilde korkabilir, fakat içlerinden hiçbiri, park etmiş arabalara karşı bir korku geliştirmez. Çocuklar bazen karanlıktan çok korkabilir ve karanlık fobisi geliştirebilirler, fakat içlerinde neredeyse hiç biri uykuyla ilişkilendirilebilecek başka nesnelere örneğin; yastık, pijama, çarşaf, yatmadan önce anlatılan masallar, hatta ampul’e karşı fobi geliştirmez. Pek çok insan sıcak bir tavaya dokunup elini yakmıştır. Hiç tavalara karşı fobisi olan birine rastladınız mı? Neden yılanlara karşı kolaylıkla korku geliştirebiliyorken, ekmek kızartma makinesinden bir türlü korkamıyoruz?

Haftaya devam.

16.04.2006

Benzer İçerikler :

İkna - V

Bildiğiniz gibi bir süredir çeşitli sosyal etki unsurları ve ilgili ikna stratejileri üzerine konuşuyoruz. Son olarak geçtiğimiz hafta, insanların kişisel ...

Davranışsal Ekonomi Üzerine - III

Geçtiğimiz hafta, ekonominin nasıl işlediğine dair geleneksel teoriler ile öznel deneyimlerimiz arasındaki farklılığa dikkat çekmiş, bu farklılığı...

Kırmızı Et Meselesi - 2

Önce geçen haftanın bir özetini yapalım: Kırmızı etle hastalık arasındaki ilişkiden yaklaşık yarım yüzyıl önce, ilk söz eden Ancel Keys oldu. Başta her tü...

Korku Kültürü - II

Geçtiğimiz hafta, dış kaynakların etkisiyle oluşan, yoğun biçimde içselleştirilmiş ve makul sınırları olmaksızın yaygınlaşmış korkulardan söz etmiş; bir ...

İlginizi Çekebilir :

Dostlara Dair III

Geçtiğimiz hafta hayat arkadaşları arasındaki ilişkiyi merceğimize almış ve bu ilişkinin dostluğa en çok gereksinim duyulan dinamik olduğunu vurgulamıştık. ...

Türk'ün Türk'ten Başka Düşmanı Yoktur

Aslında hiç de niyetim yoktu Orhan Pamuk meselesine bulaşmaya. Çarşı zaten yeteri kadar karıştı, “bırak tarihçiler karar versin” dedim kendi ...

Trajik Bir Kahraman Olarak Öcalan

Son bir kaç yazımda değişimin örgüt kültürü ile ilişkisi üzerinde durmuş, liderin ve yönetimin örgüt kültürünü yerleştirmede oynadığı önemli rolün üzerinde ...

Her Rolde Kahramanlar Yaratmak

Bu hafta başarılı yöneticilerin kullandığı dördüncü ve son anahtara geldi sıra. Çalışanlar zamanla merdivende hep bir basamak daha yukarı çıkmak, daha fazla ...