Hareket ve Egzersiz - II

Geçen hafta, egzersizin beyin üzerindeki etkisine değinmiştik. Kısaca hatırlatacak olursak; düzenli egzersizin, başka pek çok faydasının yanı sıra, düşünce süreçlerini, odaklanmayı, duygu durumunu ve motivasyonu olumlu yönde etkileyerek öğrenmeyi önemli ölçüde desteklediğinden söz etmiştik. Dahası, beden, beyin ve zihin arasında biyolojik bir ilişki bulunduğuna dikkat çekmiştik. Bu hafta, daha fazla örnek ve detaylı bilgi ile kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Önceki yazımızda, 1990’ların sonuna doğru Amerika, Naperville’de devrim yaratan bir beden eğitimi programı uygulamasının ortaya çıktığından bahsetmiştik. Bu uygulama, öğrencilerin haftanın beş günü, okuldan önce 1,5 kilometre koşmalarını gerektiriyordu. Zamanla, öğrencilerin fiziksel kondisyonları önemli ölçüde arttığı gibi, akademik alanlardaki performanslarının da belirgin bir biçimde yükseldiği görüldü.

Haliyle, bu beden eğitimi uygulaması sonra sükse yaptı. Spor değil, zindeliği amaç edinen bu yaklaşımı benimsemiş olan bir eğitimci, Pensilvanya eyaletindeki Titusville şehrine de bu uygulamayı getirdi. Burada da egzersizin akademik performansı olumlu yönde etkilediği görüldü. Buna ek olarak, bu uygulamayla birlikte, öğrenciler arasında yaşanan kavgaların azaldığı da tespit edildi. Aynı sonuç, Missouri eyaletine bağlı Kansas şehrindeki bir okulda da görüldü. Sözü geçen okulda şiddet içeren olayların 228’den 95’e düştüğü, disipline yönelik problemlerin tümünün ise yüzde 67 oranında azaldığı anlaşıldı.

Bütün bunlara ek olarak çok önemli bir başka sonuç daha fark edildi. Bu, yine Naperville’deki beden eğitimi uygulaması kapsamında programa eklenen dans dersi aracılığıyla öğrencilerin sosyal becerilerinin belirgin bir biçimde geliştiğiydi. Sosyal alanda zorluk çeken, iletişim kurmaktan çekinen gençlerin, bu interaktif ortamda korkularının üzerine gitme fırsatı buldukları ve bu süreçte özgüvenlerinin arttığı gözlemlendi.

Özetle, bu bahsettiğimiz okullardaki öğrenciler fiziksel olarak kendilerini geliştirmekle kalmadılar, hayatlarının diğer alanlarında da öğrenmeye daha hazır hale geldiler; odaklanmaları arttı, motivasyonları yükseldi, duygu durumları iyileşti, daha huzurlu ve daha rahat bireyler oldular.

2007 yılında Alman araştırmacıların yaptığı bir çalışmada ise, insanların egzersiz yaptıktan sonra, egzersiz öncesine göre yüzde 20 daha hızlı bir biçimde kelime öğrenebildikleri görüldü.

Bu çalışmaların da gösterdiği gibi, fiziksel egzersiz ve bilişsel fonksiyonlar arasında bir ilişki bulunuyor. Hatta bugün, artık, bu ilişkinin biyolojik bir boyutu olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Egzersiz hem dolaylı yoldan, iyilik halini arttırarak, hem de doğrudan, hücre düzeyinde değişiklikler yaparak öğrenmeyi destekliyor. Düzenli egzersiz yaptıkça beynin yeni bilgi işleme potansiyeli artıyor.

Peki, ama nasıl?

Beyin, esnek, elastik bir organdır; sürekli olarak değişir. Sinir hücreleri arasında yeni bağlantılar kurulur. Bir bakıma, beyin bir kas gibidir; ne kadar çok kullanılırsa o kadar gelişir ve esneklik kazanır.

Düşündüğümüz, hissettiğimiz ve yaptığımız her şey, beyin hücrelerimiz arasındaki ilişkiye bağlıdır. Aynı şekilde, düşüncelerimizin, hislerimizin ve davranışlarımızın da beyin hücrelerimiz arasındaki ilişkiyi değiştirme gücü vardır. Egzersiz yapmak beyindeki kimyasalların salgılanımını etkiler ve bir anlamda beyni dengeye getirir. Aynı zamanda, beyinde yeni bağlantılar oluşmasını ve bunların öğrenmeyi kolaylaştırmak üzere daha donanımlı bir yapıda olmasını sağlar.

Çevresel Faktörler

Çevresel faktörler, örneğin, sosyal uyaranlar da egzersiz ile öğrenme arasındaki bu ilişkide pekiştirici bir rol oynar. Mesela, dans dersinde diğer çocuklar ile bir araya gelen bir çocuk, her zaman yalnız olana göre öğrenmeye daha hazır hale gelir. Bu, fare dostlarımız için dahi geçerli. Psikolog Donald Hebb, çocukları için bir süreliğine eve getirdiği laboratuar farelerinin öğrenme becerilerinin, kafeslerinde kalmış olanlara kıyasla geliştiğini görmüştür. Yani, sahiplenilmek ve oynanmak, bu farelerin öğrenme becerilerini arttırmıştır. 1960’lı yıllarda Berkeley Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada da kafesleri, saklı yiyecekler, oyuncaklar, koşu çarkları ve engeller ile donatılan ve diğer fareler ile bir araya getirilip “sosyalleştirilen” farelerin öğrenme kapasitelerinin geliştiği ve hatta somut olarak beyinlerinin ağırlığının arttığı görülmüştür.

Haftaya kaldığımız yerden sohbetimize devam edeceğiz.

Kaynak

Ratey, J.J., & Hagerman, E. (2008). Spark: The revolutionary new science of exercise and the brain. NY: Little, Brown and Company.

16.01.2011

Benzer İçerikler :

Yöneticiler İçin Başarı Stratejileri 4

CCL’in (Center for Creative Leadership) “başarılı yöneticiler” ve “inişe geçen yöneticilerle” yaptığı araştırmaya devam ...

Mutluluk Satın Alınabilir mi?

Mutluluk Satın Alınabilir mi? İlerde mutluluktan çok söz edeceğiz: Mutluluğu tanımlıyabilir miyiz? Formülü var mıdır? Sürekli bir mutluluktan söz edebilir ...

Yüzleşme

Anneler ve babalar bazen aralarındaki sorunlarla baş edemediklerinde kavgayı çocuklar üzerinden sürdürür. Koalisyonlar ona göre oluşur. Biri anneye, öbürü ...

Fiziksel Mutluluk - 2: Uyku ve Genler

Geçen hafta, fiziksel alanda mutlu olabilmek için beslenmenin ve egzersizin öneminden söz ettik. Beslenme alışkanlıklarımız ve yaptığımız egzersizin yalnızca ...

İlginizi Çekebilir :

Kariyer Değil Yetenek Yönetimi

Time Dergisi’nde bu hafta “Mutluluk Bilimi” adlı bir makale yayınlandı (www.time.com). Gazetelerimiz de haber yaptılar. Yazı, bir süre önce ...

Tükenmişlik Sendromu

Epey oluyor, büyük bir şirketler grubunda çok başarılı bir geçmişe sahip olan, üst düzey yönetici bir danışanım, güven yitimi, panik atakları ve depresif...

Dayanıklılık 4

Üç haftadır hayatın fena halde dayattığı zamanlarda ve bir yaşam tarzı olarak “dayanıklı olmakla” ilgili araştırmaları özetlem...

Döngüleri Kırmak 3

Buraya kadar söylenenleri bir özetleyelim: 1. Nerede kronik hale gelmiş, aşılamamış bir sorun varsa orada sorunu aşmak için bulduğumuz çözümün ya da çarenin ...